Kitap: Belleğin Peşinde – Yeni Bir Zihin Biliminin Doğuşu 

Eric R. Kandel’in “Belleğin Peşinde – Yeni Bir Zihin Biliminin Doğuşu”  kitabı 2016 yılında Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlandı. Kandel 2000 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazanmış bir nöropsikiyatrist.

belleginpesinde

“Belleğin Peşinde” Kandel’in bilimsel çalışmalarının tarihini otobiyografik biçimde anlatan bir kitap. Kandel’in 2. Dünya Savaşı öncesinde Viyana’da geçen çocukluğu, daha sonra ABD’ye göç etmeleri ve New York’da geçen gençliği ve üniversite hayatı kitapta sinir biyolojisindeki gelişmelerle birbirine dolanık biçimde karşımıza çıkmaktadır.

Kandel “Aplysia Californica” isimli dev deniz salyangozunun üzerinde 1959 yılında çalışmaya karar veriyor. Aplysia çok ilginç bir canlı. Uzunluğu 30 santimetre, ağırlığı ise bir – bir buçuk kilogram. Beyni sadece 20.000 nörondan oluşuyor ve bazı sinir hücreleri hayvanlar aleminin en büyük hücreleri. Aplysia’nın nöronlarının tümü  gangliyon adı verilen dokuz ayrı  yığın halinde kümelenmiştir. Her gangliyonda az sayıda hücre bulunduğu için gangliyonların denetlediği basit davranışlar tespit edilebilir ve öğrenmeyle birlikte değişen davranışla birlikte belirli hücrelerde gerçekleşen değişiklikler araştırılabilir (s.196).

Kandel Aplysia üzerinde araştırma yapmayı öğrenmek amacıyla bu hayvan üzerinde çalışan dünyadaki iki araştırmacıdan biri olan Ladislav Tauc’un yanına giderek 1962-63 yılları arasında 14 ay Paris’te çalışıyor.

Aplysia’nın karın gangliyonu 2000 nöron içeriyor ve Kandel R2 adını verdiği çapı bir milimetre olan bir hücre üzerinde çalışmaya başlıyor. Bu hücre gözle görülebilmekte ve hücreye mikroelektrotlar takılarak ölçüm yapılabilmekte (s.196).

Kendal Aplysia’nın beden yüzeyinden hedef hücreye uzanan belirli bir duyu nöronunun akson demetine farklı öğrenme biçimlerini model alan farklı elektrik atımı şablonları uygulamaya başlıyor. Böylece “alışma” edimini,  “duyarlılaştırma” sürecini ve “klasik koşullanma”  sürecini taklit etmek için yöntemler geliştirir ve öğrenme şablonlarının hedef hücrede ve sinaps bağlantılarında neden olduğu etkileri gözlemeye başlar (213).

Kandel, öğrenme ve bellek altyapısını oluşturan hücresel mekanizmaların muhtemelen evrimde muhafaza edildiği, dolayısıyla da yapay tetikleme mekanizmaları kullanılarak basit hayvanlarda gözlenebileceğini düşünmüştür. Bu indirgemeci yaklaşımında ve düşüncesinde haklı çıkmış ve nöronların hücre biyolojisi ile davranışlar arasındaki balta girmemiş ormanı başarıyla haritalamaya başlamıştır.

Kandel ABD’ye geri döndükten sonra Aplysia’nın R2 başta olmak üzere çeşitli hücreleri üzerinde 40 yıldan uzun süreyle çalışıyor ve öğrenme olgusunun biyolojik temellerini keşfediyor. Öğrenme aracılığıyla değişmeye açık bir davranışı (Aplysia’nın dokunulduğunda solungacını geri çekme refleksini) araştırarak, bu davranışla ilgili sinir devrelerinde öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini, anıların nasıl depolandığını keşfetmek için o davranıştan faydalanmıştır (s.247). Böylece öğrenmenin hücre düzeyinde gerçekleştirdiği etkileri çok ayrıntılı olarak gözleyebiliyor. Ardından kısa süreli belleğin ve uzun süreli belleğin oluşturduğu anatomik değişiklikleri moleküler düzeyde ayrıntılı olarak gözleyebiliyor. Bellek genleri, genler ve sinapslar arasındaki diyalog ve öğrenmenin sinapslarda oluşturduğu protein sentezlerini tanımlayabiliyor. Böylece öğrenmenin hücresel boyutta nasıl gerçekleştiğini gösterebiliyor ve “öğrenme biyolojisi” alanının öncüsü durumuna geliyor.

Kendal, hem sıradışı yaşam öyküsü hem de bilimsel buluşlarıyla çok etkileyici biri. “Belleğin Peşinde” kitabının bilimsel araştırmaya adım atacak tüm öğrenciler için faydalı olacağını düşünüyorum.